Büyük Ana kavramı, din tarihi kökenli bir kavramdır ve ana tanrıça tiplemesinin çok çeşitli yönlerini içermektedir. Bu simge anne arketipinin bir türevidir. ”Arketip” daha antik çağda bile kullanılan ve Platon’un “idea”sıyla eşanlamlı olan bir kavramdır. Örneğin, 3. Yüzyıla ait olan Corpus Hermeticum’da Tanrı’nın arketipik ışık olarak tanımlanması, Tanrı’nın, “ışık” fenomeninin öncesinde ve üstünde olan tüm ışıkların “ilkimgesi” olduğu düşüncesini ifade eder. ”İmge” yalnızca gerçekleştirilecek eylemin biçimini değil, eyleme neden olan tipik durumu ifade eder. Bu imgeler, türe özgü olmaları nedeniyle “ilkimgeler”dir ve eğer bir şekilde “oluşmuş” iseler bile, oluşumları türün ortaya çıkışıyla eşzamanlıdır. İnsanı insan kılan özelliklerdir bunlar, insan eylemlerinin insana özgü biçimleridir. Bu spesifik tarz insanın çekirdeğinde vardır ve kalıtsaldır. Psişik olan her şey önceden biçimlenmiş olduğu için, psike’nin tek tek işlevleri, özellikle de bilinçdışı eğilimlerden kaynaklananlar da önceden biçimlenmiştir.
Bunların en önemlisi yaratıcı fantezi'dir. “İlkimgeler” fantezi ürünlerinde görünür hale gelir ve arketip kavramı özel uygulama alanını burada bulur. Bu gerçeği ilk işaret eden kişi Platon’dur. Etnoloji alanında yaygın bazı “ilk fikirler”e dikkat çeken ilk kişi Adolf Bastian’dır. Daha sonra fantezinin kategorilerinden söz edenler Durkheim ekolünden iki araştırmacı olan Hubert ve Mauss’tur.
Bilinçdışı düşünmenin bilinçdışında önceden biçimlenmiş olduğunu gören kişi Hermann Usener gibi önemli bir otoritedir. Eğer benim bu keşiflerde bir payım varsa, o da arketiplerin yalnızca gelenek, dil ve göçlerle yaygınlaşmadığını, her zaman ve her yerde, herhangi bir dış etkenden bağımsız olarak kendiliğinden yeniden ortaya çıkabileceklerini göstermiş olmamdır.
Bu saptamanın boyutlarını küçümsememek gerekir, zira bunun anlamı, bilinçdışı olsa da, aktif, yani canlı yapı ve biçimlerin, Platoncu anlamda ideaların her psikede olduğu ve bunların düşüncelerimizi, duygularımızı, eylemlerimizi içgüdüsel olarak önceden biçimlendirdiği ve etkilediğidir.
Her arketip gibi anne arketipinin de sayısız tezahürü vardır. Burada daha tipik bazı biçimleri anlatmakla yetineceğim: kişisel anne ve büyükanne; üvey anne ve kayınvalide, ilişki içinde olunan herhangi bir kadın, örneğin sütanne, dadı, ata ve bilge kadın, daha üst anlamda tanrıça, bakire Meryem. Geniş anlamda; kilise, üniversite, ülke, toprak, orman. Dar anlamda; doğum ve döllenme yeri olarak tarla, bahçe, kaya, mağara, gül, çiçek. Daha dar anlamda; rahim, her türlü oyuk biçim yani fırın, tencere, inek, tavşan, her türlü yararlı hayvan. Bütün bu simgeler, iyi bir anlam ya da olumsuz, kötü anlam taşıyabilirler. Benzer özellikler kader tanrıçalarında da görülür. Uğursuz simgeler cadı, ejderha, mezar, tabut, kâbus ve umacıdır.
Etnolojideki anne figürü az çok evrensel olsa da, bu imge bireysel deneyimde hayli değişime uğrar. Burada kişi annenin görünüşe göre muazzam boyutlardaki öneminden etkilenir. Kişilikçi psikolojide bu figür o kadar ön plana çıkar ki hiç olmazsa kuramsal olarak bile kişisel annenin ötesine geçememiştir. Benim yaklaşımımın psikanalitik kuramdan ilke olarak farkı kişisel anne figürüne yalnızca sınırlı bir anlam atfetmemdir.
Annenin travmatik etkilerini iki gruba ayırmak gerekir. Bir kişisel annenin gerçekten sahip olduğu karakter özelliklerinden kaynaklananlar. İki kişisel annenin görünürde sahip olduğu aslında çocuğun anneye yansıttığı arketipik özelliklerden kaynaklananlar.
Anne Kompleksi
Anne kompleksi denen kompleksin temelini anne arketipi oluşturur. Bu kompleksin annenin etken olarak açıktan açığa katılımı olmadan da oluşup oluşmadığı henüz yanıtlanabilmiş değildir. Deneyimlerim bana özellikle çocuk nevrozlarında ya da etiyolojik olarak erken çocukluk evresine dek uzanan nevrozlarda rahatsızlığın oluşumunda annenin daima aktif bir rol oynadığını gösterdi. Fakat her halükarda çocuğun içgüdüleri yabancı, genellikle korku uyandıran unsurlar olarak anne ile çocuğun arasına giren arketipler oluşmuştur.
Oğlunun Anne Kompleksi
Anne kompleksinin etkileri kız ya da erkek çocuğa göre farklılık gösterir. Erkek çocuktaki tipik etkileri eşcinsellik, Don Juanizm bazen de iktidarsızlıktır. Eşcinsellikte heteroseksüel unsur bilinçdışında anneye bağlanmıştır. Don Juanizim de ise bilinçdışı olarak anne her kadında aranır. Cinsiyetler farklı olduğu için oğuldaki anne kompleksi saf değildir. Erkekteki anne kompleksinin anne arketipinin yanı sıra cinsel partnerinin imgesinin, yani anima’nın da önemli bir rol oynamasının nedeni bu farklılıktır.
Kızdaki anne kompleksi saftır ve karmaşık değildir. Burada, annenin etkisiyle dişi içgüdülerin aşırı güçlenmesi ya da tamamen yok olana kadar zayıflaması söz konusudur. İçgüdülerin aşırı güçlenmesi kızın kendi kişiliğinin bilincinde olmamasına yol açar, içgüdülerinin zayıflaması durumunda ise içgüdüler anneye yansıtılmıştır.
Bütün bu olasılıklar daha önce anne arketipinin özellikleri olarak sıraladığım mitolojik motiflere yansıtır. Bu kitapta erkek psikolojisi arka planda tutulmuştur.
Kızın Anne Kompleksi
Anneliğe Özgü Unsurların Hipertrofisi
Dişiliğin aşırı derecede gelişmiş olması dişi içgüdülerin özellikle de anne içgüdülerin aşırı gelişmiş olması anlamına gelir. Erkek yalnızca bir döllenme aracıdır.
Erosun Aşırı Gelişmesi
Annelik içgüdüsünün kızda tamamen yok olmuş olma durumudur. O zaman da bunun yerinin aşırı gelişmiş bir eros alır. Bu genellikle babayla bilinçdışı bir ensest ilişkisine yol açar. Aşırı gelişmiş eros diğer insanların kişiliğinin anormal derece de önemsenmesine neden olur. Annenin kıskanılması ve ondan üstün olma isteği genellikle felaketle sonuçlanan sonraki girişimlerin leitmotifidir. Bu kadınlar romantik ve sansasyonel ilişkilere bayılırlar.
Anneyle Özdeşleşme
Kadındaki anne kompleksi erosun aşırı gelişimine yol açmazsa kız anneyle özdeşleşir ve dişilik özellikleri felce uğrar. Kız kendi içgüdüler dünyasının, annelik içgüdüsünün ve erosun bilincinde olmadığı için kendi kişiliğini anneye yansıtır. Bu kadınlara anneliği, sorumluluğu erotik ve erotik arzuları anımsatan her şey onlarda aşağılık kompleksine neden olur ve bunlardan kaçmaya zorlar. Kızın istemeye istemeye hayran olduğu anne onun yaşayacağı her şeyi önceden yaşayıp tüketir, kız ise kendini feda edip anneye yapışmakla yetinir.
Anneye Karşı Direnç
Bu orta tipin özelliği dişi içgüdülerin aşırılığı ya da felç olması değil annenin üstünlüğüne karşı direnmenin diğer her şeyden daha büyük bir önem taşımasıdır. Bu tip olumsuz anne kompleksine mükemmel bir örnektir. Leithmotifi şudur: nasıl olursam olayım yeter ki annem gibi olmayayım.
Annelik içgüdüsünün aşırı gelişmesinin olumlu yönü, bütün çağlarda övgüler düzülmüş olan anne imgesidir. Yetişkinlerin en dokunaklı, en unutulmaz anılarından biri her türlü oluşum ve değişimin gizemli kaynağı olan anne sevgisidir.
Aşırı gelişmiş eros
Psikopatoloji alanında son derece olumsuz bir tablo çizmiş olsak da bu cazip olmayan tipin bile toplumun eksikliğini duymak istemeyeceği olumlu yönleri vardır. Örneğin en kötü tarafı olan yuva yıkma vicdansızlığının ardında doğanın anlamlı ve yararlı bir düzenlemesini görürüz. Bu tipin kadını ahlaki bir çatışmaya yol açar ama bu çatışma olmadan kişiliğin bilincine varılamaz.
Salt kız-çocuk
Kendi içgüdüleri felç olup anneyle özdeşleşen kadının daima koca bir sıfır olması gerekmez. Aksine eğer normal biriyse, boş kabın özellikle de yoğun bir anima yansıtmasıyla doldurulma olasılığı vardır. Nitekim böyle bir kadının yazgısı buna bağlıdır. Bir erkeğin yardımı olmadan kendini bulamaz. Annenin elinden tam anlamıyla çalınması gerekir.
Patolojik bir fenomen olan bu kadın erkek için sevimsiz, aşırı titiz, tatmin edilmesi güç bir eştir. Çünkü tüm çabası doğal ilk kaynaktan çıkan her şeye karşı direnmektir. Fakat yaşamda deneyim kazandıkça aklını başına toplamayacak diye bir şey yoktur. O zamanda anneyle kişisel ve dar anlamda mücadele etmekten vazgeçer. Fakat ne kadar ilerleme gösterirse göstersin karanlık ve müphem olan şeylere düşmanlığı sürecek, belirgin, mantıklı şeylere değer verecektir. Kendisinden daha dişi olan kız kardeşini nesnellik ve soğukkanlılık konusunda geçecek, kocasının ise dostu, kız kardeşi ve yetkin danışmanı olabilecektir. Bunu sağlayan eril özlemleridir.
Sonuç olarak anne kompleksinin etkileri son kertede bilinçdışıyla ilgilidir.Ve özellikle dikkat çekilmesi gereken husus kadın ile erkeğin anne imgelerinin birbirlerinden farklı olduğudur. Kadın için anne cinsiyetinin belirlediği bilinçli yaşamın imsalidir. Oysa erkek için anne örtük bilinçdışının imgeleriyle dolu henüz tanımadığı bir yabancıdır. Erkek için anne en başından beri son derece simgesel bir karaktere sahiptir. Erkeğin anneyi idealize etme eğilimi de bundan kaynaklanıyor olsa gerek. Korkulan şey bilinçdışı ve onun büyülü etkisidir.
Kaynak: Carl Gustav Jung / Dört Arketip / Metis Yayıncılık / Ötekini dinlemek Dizisi /İstanbul 2003