Tüm mitik figürler içsel yaşantılara tekabül ettiğine ve ilkin onlardan kaynaklandığına göre, hilebazın özelliklerini andıran belli olguların parapsikoloji alanında da görülmesine şaşmamak gerek. Bunlar, zaman ve mekan bakımından evrensel olup çocukluk ve ergenlik çağında karşımıza çıkan “Poltergeist” in görüngüleridir. Poltergeist’in oynadığı muzip ve kötücül oyunlar, kurduğu iletişimlerindeki zekâ düşüklüğü ya da aptallığı kadar meşhurdur. Poltergeist’in özelliklerinden biri de biçim değiştirme yetisi olsa gerektir, çünkü hayvan biçiminde görüldüğü birçok kez bildirilmiştir. Kimi zaman kendini cehennemde bir ruh olarak tanımladığı için öznel acı çekme motifi de eksik değildir hani. Evrensel yaygınlık bakımından spirüalist fenomenolojinin tamamını içerdiği bilinen Şamanizm’e benzediği söylenebilir. Şaman ve büyücü hekiminde hilebaz bir tarafı vardır, çünkü o da insanlara önce kötü oyunlar oynar, sonrada zarar verdiği kişilerin öcüne kurban gider. Bu nedenle, mesleği bazen son derece tehlikelidir. Ayrıca, şaman teknikleri büyücü hekim için bir işkence olmasa da genellikle hayli sıkıntı vericidir. Her halükarda, “the making of a medicine man” pek çok yerde o kadar büyük bir ruhsal ve fiziksel acı anlamına gelir ki, kalıcı psişik hasarlar bırakabilir. Buna karşılık onun neredeyse “kurtarıcı ile bir tutulması”, yaralanmış olanın yaralananları iyileştirdiği, acı çekenin acılara son verdiği mitik gerçeği doğrular.
Hilebaz fantazması muzip anlatılarda, karnaval coşkusunda, şifa ve büyü ritlerinde, dinsel korku ve aydınlanmalarda, kimi zaman açık seçik kimi zaman da muğlak biçimlerde, tüm zaman ve mekanların mitolojisinde dolanır durur, belli ki bir “psikologem”, yani çok eski bir arketipik psişik yapıdır. Zira en belirgin tezahürlerinde, hayvansal düzeyin henüz pek üstüne çıkamamış, ayrımlaşmamış, insan bilincinin sadık bir yansımasıdır. Nedensel ve tarihsel bir açıdan bakıldığında, hilebaz figürünün kökeninin bu olduğunu yadsımak pek mümkün değil herhalde bu görüngünün neden ortaya çıktığının sorusu sorunun yanıtı ve işlevsel anlam konusunda genellikle bir fikir vermese de biyolojide olduğu gibi psikolojide de ne geçiştirilebilir nede küçümsenebilir.
Demek ki, ilkel ya da barbar bir bilincin, gelişmenin çok daha erken bir evresinde bile kendisine dair bir imge oluşturması bunu yüzlerce hatta binlerce yıl hiç durmadan sürdürmesi en temel özelliklerinin ayrımlaşmış, hatta en yüce zihinsel ürünlerle karışmasına izin vermesi, arkaik özelliklerin eski olduğu oranda muhafazakar ve inatçı olmaları ile açıklanabilir. Eski imgelerin anısından kurtulamaz insan, bu nedenle de bu anıyı anlamsız bir yük gibi taşır durur.
Sözüm ona uygar insan hilebazı unutmuştur ancak yanlış davranışlardan huzursuz olup da cinlerin oyununa gelmekten ve benzeri şeylerden söz ettiğinde, metaforik ve figüratif olarak anımsar onu. İnsan ruhuna her şeyin dışarıdan verildiği, onun dünyaya tabula rasa olarak geldiği yönündeki uğursuz düşünce, normal koşullar altında bireyinde normal olacağı gibi yanlış bir inancı destekler. Bu durumda insan evrenselliğini devletten bekler ve kendi yetersizliğinden toplumu sorumlu tutar. İhtiyaçları evinin kapısına bedava getirildiğinde ya da herkesin bir otomobili olduğunda varoluşun anlamına ulaştığını sanır. Böylesi naiflikler bilinçdışı gölgenin yerini alarak onun bilinçsizliğini besler. Dolayısıyla etik değerleri neyin yasak ya da zorunlu olduğu bilgisiyle bastırılır. Bu durumda bir askerin üstünden aldığı bir emri ahlak süzgecinden geçirmesi nasıl beklenir ki? Spontan etik itkilere sahip olduğunu, bunları en azından kimse onu izlemiyorken uygulayabileceğini keşfetme olanağını bile bulamamıştır.
Hilebaz ile bireysel gölge arasında bir paralellik kurduğumuzda hilebaz motifinde görülen anlamlı olana eğilim, öznel ve kişisel gölgede de gözlemlenip gözlemlenemediği sorusu ortaya çıkar. Gölge, düşlerin fenomonolojisinde sık sık karşılaşılan iyi tanımlanmış bir figür olduğu için bu soruya olumlu yanıt verebiliriz: gölge tanım itibariyle olumsuz bir figür olsa da, farklı yapıdaki bir arka planı işaret eden olumlu yönler ve bağlantılarda sergiler bazen. Çoğu zaman gölgenin hemen ardından muazzam bir büyü ve etki gücüne sahip anima durur. Hilebaz mitosunun sonunda kurtarıcı kendini belli ederse, bu rahatlatıcı öngörü ya da umut, bir felaketin gerçekleştiği ya da bilinçli bir biçimde anlaşıldığı anlamına gelir. Kurtarıcıya özlem duymak için kötülük içinde kaybolmuş olmak gerekir yani gölgenin kavranması ve kaçınılmaz bir biçimde bütünleşmesi o kadar sıkıntılı bir durum yaratır ki, bu yazgının düğümlenmiş yumağını ancak doğaüstü bir kurtarıcı çözebilir. Bu nedenle de kurtarıcı bir aydınlatıcıdır.
Ortak mitolojik biçimde olduğu gibi, bireysel gölge de enantiodrominin, geri dönüşün, çekirdeğini kendi içinde barındırır.
Kaynak: Carl Gustav Jung / Dört Arketip / Metis Yayıncılık / Ötekini Dinlemek Dizisi /İstanbul 2003